Zaman çok hızlı geçiyormuş meğersem.Nasıl doğdum, nasıl büyüdüm hiç anlayamadım.Hayat çok çabuk geçti gitti.Gözlerimin önünden filmmiş gibi kaydı gitti…

Zaman beni bekler mi?Geldi işte Kurban Bayramı.Bu benim yalnız olduğum ilk bayram.Bakalım nasıl geçecek?

Bütün gece ders çalışmayıda öğrendim.Yatağın içine girip o kitabı aklına sokmayı.Geceleri 12 saat ders çalışsam aklıma 1 kelime girmezdi, ama artık öyle değilim.Hayat çok zor.Ama sık dişini…

Öğretmenler günüydü dün.İlkokul’dan ortaokula, ortaokuldan liseye tüm öğretmenlerimi saygıyla andım, özlemle eski günleri hatırladım.Ne güzeldi o ilkokul günleri, ne güzeldi o kavgalar, top oynamalar, dayaklar

Keşke hep 8 yaşında şeker bir çocuk olarak kalsaydım.Ne güzel, vize derdin yok, bu derdin yok, şu derdin yok…

Böyleyim işte okuyucu.Bir şey daha söyleyeceğim gitmeden önce.Niye sustu bloglar?Niye bir güncelleme yok yazılarda?O lezzetli yazılarınızdan eksik bırakmayın beni, kaç gündür o lezzetlerinizi rüyamda görüyorum hadi üşenmeyin bir-iki kelime yazın.

Eğer yazılarımı okuyan bir blog sahibi varsa lütfen sesini çıkarsın yahu ne oldu kış uykusuna mı yattınız yazarlar?!

Bir süre geçti ve her sezon olduğu gibi sıra Beşiktaş-Fenerbahçe derbisine geldi.Tarihi geçmişi olan bu derbide, Fenerbahçe’m üstün durumdaymış…

Umarım bu derbi maçı dostlukla sonuçlanır ve taraftar siteleri (antu.com’da dahil) kötü aşağılamalar yapmazlar (bknz:Fenerbahçe-Galatasaray maçı sonrası hayvanlar benzetmesi).Sporun dostluk olduğunu unutmamak gerek bence…

Bu maçı Fenerbahçe alır diyorum ama boş atmamakta lazım.Rüştü galiba oynayamayacakmış.Beşiktaş’ın en büyük avantajı zaten taraftarı ):

Fener bu sıralar form düşecek gibi geliyor çünkü, Galatasaray derbisindeki olaylar yüzünden kooooooooooooca bir süre seyircisiz oynama cezası aldı.Zaten fikstürde çok kötü durumda.Galatasaray ise,  lig bitimine kadar kolay rakiplere kaldı.

Bu sıralar hayatım çok renklenecek.2012′yle Yeni Ay filmlerine gideceğim, incelemelerimi sonraki yazılarımda sizlerle paylaşacağım…

Uzun zamandır pek müzik dinleyemiyordum, bavulumdan mp3 çalarımı çıkardım ve o eski müziklerimi dinlemeye başladım.Biliyorum benim pek çok kişiye aksi bir müzik tarzım var.Pek anlamıyorum müziktende.En ufak bir enstrumanı bile çalamam.Kabul ediyorum.Hatta dinlediğim şarkılarda genellikle başka yerden şarkı bulamadığım için’Eurovision‘ şarkıları arasından oluyor…

Hiç anlamasamda Yunanca, Rusça,Sırpça vb. dillerdeki şarkıları dinliyorum.Ne bileyim, bana oradaki insanların yaşamlarını anlatıyorlar sanki.Türkçe şarkı pek dinlemiyorum.Oysaki 2 sene önce Türkçe Arabeskt’te dinlerdim Pop’ta Rock’ta…

Türkiye’de Rock diğer ülkülere göre biraz daha farklı bence.Rock Türkiye’de pop müzik ile karıştırılarak söyleniyor, diğer ülkeler kadar metal içine katılmıyor.Böyle daha güzel oluyor bence.En nefret ettiğim müzik türleri ise rap ile, metal.

Neyse yabancı şarkılarıma dönelim.Bu aralar Dima Bilan, Yohanna,Madonna,Elena George,Beyonce,Helena Paparizo,Kalomoira Sarantis,American Mouth,Alexander Rybarkov,Sertab Erener,Sakis Rouvas,Teoman ve İrem favori şarkıcılarım arasında…

Başlığı iyice amacından kaçırdım.Aslında Manga’nın Avrupa’da ki başarısını anlatacaktım.Manga’yı pek sevmesemde, Türkler oy vermeden MTV (nam-ı değer Music Television/Müzik Televizyonu) tarafından, Avrupa’nın en iyi sanatçısı seçilmişler.Keşke Eurovision Song Contenst (Erovizyon Şarkı Yarışması/ESC/Concours Eurovision de la Chanson(Fransızca)(CEC))‘tede biraz akıllıca davranıp İngilizce bir şarkı seçselerdi belkide Hadise Rusya’da değil Türkiye’de Düm Tek Tek diye bağırırdı…

Manga’ya teşekkür ediyorum, ülkemizi Avrupa’da en iyi şekilde temsil ettikleri için.Umarım ileriki günlerde daha büyük başarılara imza atarlar ve başımızı ulusal müzik alanında da arşa değdirirler.

Teşekkürler Manga…

İyiki varsın Türkçe…

İyiki varsın İlahi…

Dipnot:Müzik kelimesi Fransızca musique kelimesinden geliyormuş, musique ise tanrıların dili imiş.Do-re-mi-fa-sol-la-si-do notaları ise bir ilahiden geliyormuş.Ondan böyle dedim yanlış anlamayın

Türkiye…

Dünyanın en yaşanabilir bölgesinde, tarımın en müsait yerinde bir ‘köprü‘ niteliğinde ülke.Peki ama konumumuzun değerini biliyor muyuz?…

GDO’lu ürünler bir süre önce haber bültenlerine bomba gibi düştü.Bir Amerikan firmasının Türk milletvekillerini kral gibi ağırlamaları sonucu GDO’lu ürünlere izin verilmesi gündeme sızdı…

Türkiye GDO’lu ürünlerin ülkeye yeni gireceğini, ne yapacaklarını, nasıl GDO’lu olup olmadığını anlayacaklarını tartışırken, gündeme bir olay daha girdi.Meğersem, 1990′lı yıllardan beri GDO’lu ürünler soframızdan düşmüyormuş…

GDO birden Domuz Gribi’nin ardından gündemin 2. sırasına yerleşti.Herkes GDO’yu konuşur oldu.Avrupa GDO’lu ürünleri kaldırmaya hazırlanırken biz, GDO’lu ürünleri almayı kabul ettik.Halkımızın sağlığını hiç düşünmeden hemde…

Hiç düşündün mü Tayyip oysa…

Hiç düşündün mü 550 milletvekiki…

Hiç düşündün mü onlarca bakan…

Bu topraklarda hem kendi ihtiyaçlarını hemde ihracatını yapabileceğini düşünemediniz mi?Asırlardır bu bölgenin kaç uygarlığın sahiplenmek için binlerce şehit verdiğini hiç düşünemediniz mi?Siz bu toprakları harcayın gitsin değil mi yani?Çürüsün topraklarımız güzel mi böyle?Plansız fabrikalaşmayı önlemeyin, en verimli yerlere, fabrikalar dikmelerine izin verin, halkın vergilerini heykellere, yatlara, stadlara harcayın.Oldu mu böyle?…

Eğer dediklerime katılan blogcu arkadaşlarım varsa, bu logoyla beraber düşüncelerini dile getirebilirler.Büyük bir yankı uyandırabiliriz.Televizyonlar, gazetelerde değiştirmesinler gündemi.Bu Türkiye milleti için çok büyük bir karar.Bu taslak kabul edilirse hepimizin sağlığı çocuk oyuncağıymış gibi oynanacak.Siz buna izin vermeyin…

GDO’suz günlerde görüşmek üzere…

Pek çok film&kitap fanının bildiği gibi Stephenie Meyer’ın yazdığı Twilight(Alacakaranlık) serisi 4 kitaptan oluşuyordu.Bunlar;

• Twilight (Alacakaranlık)
• New Moon (Yeni Ay)
• Eclipse (Tutulma)
• Breaking Dawn (Şafak Vakti)

2008 yılında serinin ilk filmi olan Twilight vizyona girmişti ve pek çok insanda ilgi uyandırmıştı.Filmin ana konusu Bella Swan adlı insanın babasının yaşadığı bol yağış alan Forks adlı kasabaya taşınması ve Forks Lisesinde vampir Edward Cullen ve ailesiyle tanışmasıyla başlıyordu.Edward ve Bella birbirlerine aşık olup diğer vampirlerle savaşmak zorunda kalıyordu.

20 Kasım’da vizyona girecek olan New Moon ise, Bella’nın 18 yaşına basması ile başlıyordu.Edward ise hayatı boyunca 17 yaş gözükerek  kalacaktı.Bells bu yüzden vampir olmak istiyordu ki Cullen’ların evindeki doğum günü partisinde Isabella’nın eli hediye kutusunun kenarı yüzünden kanıyordu ki Jasper Hale adlı vampir dayanamayıp Bella’ya saldırmaya kalkıyordu.Edward bu yüzden vicdan azabı çekti ve Forks’u terk etti.Bella hayattan kesilince ona aşık olan Jacob Black adlı kurt adam fırsatını değerlendirmeye başladı.Bella’yla motobisiklete biniyordu, Bella kötü şeyler yapınca Edward gözünün önüne geliyordu o yüzden Jacob ile geziyordu ama Jacob’ada aşık olmaya başlamıştı.Bella yine Edward’ı görmek için uçurumdan denize atladı ve Edward’ın geleceği görme yeteneği olan Alice adlı kardeşi, Bella’nın öleceğini görür ve Edward’da Alice’in beynini okuduğunda vampir yöneticilerinin olduğu İtalya’ya gitmeye karar verir ve orada ölmek için çabalamaya başlar.Alice Bella’yı İtalya’ya götürür ve Edward Bella’yı görünce ölmekten vazgeçer…

İşte bu büyük macera 20 Kasım’da, umarım o gün müsait olurumda filmi izlemeye giderim.

Uzun zamandan sonra biraz ara verebildim ve blog hesabıma girdim.4-5 tane yazı yazacağım umarım ileride yayınlamak için.

Google pagerank güncellemesi yapmış bir süre önce.Bende blogları gezinirken herkesin yeni pagerank değerlerini anlattığını gördüm.Bende bir bakayım dedim.Bu alana taşındığımda pagerank değerim 0 idi şimdi ise 2 olmuş.

E haliyle biraz sevindim, yüzüm güldü.Emeklerimin karşılığını pek alamasamda bunca gün boyunca sonunda birazcık istediğim oldu.

Bloga daha sık vakit ayırıp bu değeri dahada arttıracağım.Daha güzel başarılar elde edeceğim ve daha taze ve renkli makaleler ile önünüze geleceğim.Kendimi özlettirmeyeceğim.

Son olarak pagerank oranları artanlara tebrikler, düşenlerinde sonraki ayda yükselmesini diliyorum, iyi günler diyorum.