“Tüm İnsanların Kökeni Türkiye”

İnternette gezinirken şu haberi buldum, aynen aktarıyorum;

Dünyadaki tüm insanların Türklerden geldiğini söylüyorsunuz. Sizi bu konuda bir araştırma yapmaya yönelten şey neydi?
Yıllar önce İsraillilerin Filistinlilere yaptığı kötü muamele sebebiyle çok üzülmüştüm ve bu insanların bir türlü paylaşamadığı kutsal toprakların tarihi ve buradaki dinlerin kökenleri üzerine araştırmalar yapmaya başladım. Bu araştırmalarımı bir yandan da yazıyordum. Araştırma ilerledikçe her şey beni önce Hindistan’a, daha da derinleştiğindeyse Hindistan’ın kuzeyine götürdü. Elimi neye atsam önünde sonunda her şeyin kaynağı olarak karşıma Türkler ve coğrafya olarak da Türkiye ve Orta Asya çıkıyordu. Zira dikkatle incelediğimde Eski Ahit (Kitab-ı Mukaddes’in ilk bölümünü oluşturan, Tevrat ve Zebur’u da kapsayan 39 kitap) ve İncil’de İsrail’den bahsedilmediğini gördüm. Kutsal kitaplarda bahsedilenler aslında Türkiye ile bağdaşıyordu. Nuh’un Gemisi efsanesi, Büyük Tufan… hepsinin kökeni Türkiye ve Türklere dayanıyordu. Bu da bana şunu gösteriyordu: İnsanlığın başladığı yer Türkiye idi. Biz insanlar tüm uygarlığın atası olarak Sümer, Yunanistan, Mısır ve Çin’i görmeye yanlış bir şekilde şartlanmışız.

Peki, nasıl oluyor da Türkler tüm insanlığın atası oluyor?
Birkaç bin yıl önce Kuzey Kutup bölgesinde bir cennette, bolluk içinde yaşayan ileri derecede uygarlaşmış bir halk vardı… Dünyadaki bütün dinler hangi ulusa ait olursa olsun insanlığın beş kökensel ırkı olduğunu söyler. Bu beş ırka Kurus, Krishti ya da Krishtaya deniliyordu. Yaşadıkları yere ise Yahudilikte ve Hıristiyanlıkta Aden denir. Hindular buraya Uttura Kuru adını verir. Eski Yunan tarihçileri ve mitolojisi ise buraya Hiperborea olarak göndermede bulunur. Tibetli Budistlar ise Khedar Hand (Tanrı Şiva’nın ülkesi) ve Şambala der. Aynı zamanda buraya Tanrı Şiva’nın toprakları anlamında Sivariya ve Sibirya da denmektedir. Yeni ilk insanların yaşadığı cennet bahçesi Sibirya bozkırlarıdır. Buradaki ilk insan olan Adem (İngilizcedeki yazılışıyla Adam) Türk dilinde ‘insanoğlu’ anlamında kullanılır. Nitekim buradaki yüksek zeka ve uygarlığa sahip ari ırk (aryan) Türk’tür. Türkler’in kendilerinden Kıpçaklar, Kurular ya da Aryanlar diye bahsetmesi de bunun kanıtıdır. Ancak pek çok farklı din ve mitolojide geçtiği üzere bu insanlar lanetlenip bir doğal felaket yaşar, dünya ekseninde meydana gelen ani bir sapma ile yaşadıkları yer donmuş, büyük seller olmuştur. Şimdi adına Türkler dediğimiz Kurular güneye, Orta Asya’ya kaçmak zorunda kalmıştır. Bu anlatılan Büyük Tufan’dı. Nuh ve insanlığın soyunu devam ettiren oğulları da işte bu kökenden geldi yani Türk’tü. Nuh’un gemisinin karaya oturduğu Ararat Dağı’nın Türkiye’deki Ağrı Dağı olduğu inancı da bunu kanıtlıyor. Böylece Türk soyundan gelen insanlık Türkiye’ye ve aşağıya Mezopotamya ve Hindistan’a dağıldı. Dolayısıyla Sümerler, Hititler, Iraklılar, Kürtler, Hintliler, Mısırlılar hepsi aslında Türk’tü. Kuzey Kutbu’ndan aşağı inerek Kuzey Avrupa’ya İsveç, Finlandiya, İngiltere’ye ve tüm dünyaya yayıldılar. Bugün herkes kendi neslinin izlerini Türklere dek sürebilir.

Buna kanıt olarak neleri gösterebiliyorsunuz?
Dünyanın her köşesinde kullanılan dilden inançlara ve tanrı isimlerine kadar her şeyin dil olarak aynı kökenden geldiğini görebilirsiniz. Bu tüm dinlerin, dillerin de tek bir kaynaktan çıktığını gösteriyor: Türklerden! İngiltere’den, Finlandiya’ya insan isimlerinden yer isimlerine Türkçe kökenli kelimelere rastlayabilirsiniz. Finlandiya’da Kırkpınar diye bir yer var! Urdu dilinde binlerce Türkçe kelime var. Hintlilerin Kutsal Kitabı Mahabharata aslında Türklerin tarihlerini anlatıyor. Yunanlıların büyük tanrısı Zeus’un ismi de Türkçe. Kudüs, İsa gibi kelimelerin kökeni de aslında Türkçe ve dahası bu bahsedilen yerler de aslında İsrail’de değil Türkiye’de İsa da bu topraklarda yaşadı. Öte yandan yakın tarihte Keltlerin (İrlandalılar, Galiler, İskoçyalılar) DNA’sı incelendi ve Altay’dan geldikleri kanıtlandı. Vikingler, Finikeliler ve İtalya’nın Roma İmparatorluğu’ndan yıllar önce burada yaşayan ve Roma’nın kurucuları sayılan yerli halkı Etrüskler de Türk’tür. Estrüskler’in DNA’larının Türklerinkiyle yüzde 97 aynı olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

Kızılderililer de Türk’tür
Amerika’daki Kızılderililerin de Türk olduğu sıkça dile getirilen bir iddiadır….
Evet, Kızılderililer Türk’tür, bunu kendileri de söyler. Kültür ve geleneklerindeki benzerlik aşikar. Özellikle Amerika’da Türk soyundan geldiğini söyleyen Meluncanlar’dan olan Cherokee’ler Türkiye ile bugün çok yakın ilişkiler içindedir.

Bu iddialarınızı dünyanın pek çok yerinde dile getiriyorsunuz. Peki, nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Önceleri herkes bana gülmüştü ama şimdi durum değişiyor. Amerikanın yerli halkları, Kızılderililer, Meksikalılar bu teze çok pozitif tepki veriyor. Çoğu kabul de ediyor. Ancak ABD’deki Amerikalıların veya İngilizlerin pek hoşuna gitmiyor.

Dünya bunu kabul etse ne olur sizce?
Hepimizin kardeş olduğuna inanmak insanlığın sahip olduğu tüm sorunlar ve huzursuzluk çözüme ulaşır. Dünya daha iyi bir yer olur.

Amerika’yı Türkler keşfetti
‘Amerika kıtasındaki pek çok yer ismi aslında Türkçe kökenli. Meksika’daki Teotihuacan kalıntıları aslında Türkçe olan Tea (tanrı)+ Tiwa (Bir Türk boyu olan Tuvaların bugün bir cumhuriyeti de vardır) + Han (krallık anlamına gelen Türkçe kelime) kelimelerinden türemiştir. Peru’daki Karal kalıntılarındaki piramitler Mısır’dakilerden daha eskidir ve Türkçe’de ‘hükümdar’ anlamına gelen kral kelimesinden türemiştir. Meksika’da bugün de Türkçe kökenli birçok kelime kullanılıyor. Örneğin dağ/tepelere Meksika’da tepek deniliyor Atatepek, Çapultepek isminde şehirler bulunuyor. Havasu diye bir yer bile var. İspanyollar Meksika’ya ilk geldiklerinde Aztek’lere hangi tanrıya inandıklarını sorduğunda onlar ‘İnana’ cevabını vermişti. Bu Antik Sümer’de de bir tanrıçanın adı. Yani Sümerler ile Aztekler aradaki onca mesafeye, okyanusa rağmen aynı adlı tanrıya inanıyor. Dahası Meksikalılar da Hintliler de Türkleri aynı kelimeyle ‘Karaskus’ diye adlandırıyordu. Demek ki Amerika’yı İspanyollar değil, önce Türkler keşfetmişti. Sonuçta bunlar gibi sayısız örnek şunu gösteriyor: Dünyanın her köşesindeki bütün uygarlıklar Orta Asya’dan geçmiş ve her yerde ortak olarak karşımıza çıkan din, dil, kültür ve inanışları buradan tüm dünyaya taşımıştır.’


Dünya..

Kaçınılmaz son

Kaçınılmaz son

Yaratıcımız, tek ve bir olan Allah bu dünyayı yaratırken insanların en iyi şekilde yararlanacağı bir biçimde yaratmıştır.Bu günkü dünya insanların tüm ihtiyaçlarını görmekte.Fakat elektrik,su,toprak,kömür,ağaç,petrol ve gaz gibi eşsiz kaynaklar gün geçtikçe tükeniyor..

Yaşamımız için gerekli olan tüm madenleri yukarıda saydım.Peki ama insanlar bu kaynakların azıldığının hiç farkına varmıyor mu?Bu eşsiz gezegen dünyanın gün geçtikçe kirlendiğini anlamıyor mu?Bu dünyadan sadece BİR TANE daha olmadığını fark edemiyor mu?…

Bu sayısız nimetler gün gelecek tamamen tükenecek.Belkide bizim çocuklarımız yada torunları belkide çoçuklarımızın torunlarının torunları bu dünyayı kullanamayacaklar.Bu kaçınılmaz gerçeği niye fark edipte önlem almıyor insan?Biraz düşünün çok zor değil.Sizde gerçeği anlayacaksınız…

Çok zor değil, dişleri fırçalarken sürekli musluğu açık tutmayıp, banyo yapmak yerine duş alarak suyu koruyabiliriz.Gereksiz yanan elektriği söndürebiliriz.Ocağı gereksiz yere yakmamakla gazdan tasarruf edebiliriz.

Haydi hep birlikte bu tek ve eşsiz olan dünyayı koruyalım!

İsmim Neden Yusuf Enes?

Bu dünyada her insanın ismi var.İsim bizi diğer insanlardan ayıran en önemli faktör.Herkese “Hey insan!” diye seslendiğimiz bir dünyayı düşünebiliyor musunuz?İsim kadar soyisim de önemli.Atatürk’ün inkilapları sayesinde şu an her insanımızın bir soyadı var.Düşünün koskoca yetmiş milyonluk Türkiye’de kaç tane “Enes” vardır, kaç tane “Hasan” vardır, kaç tane “Ayşe” vardır…

Konuyu fazla uzatmadan, ismimin neden Yusuf Enes olduğuna gelelim.Annemin çalıştığı yerde, bir elemanın Enes adında bir çocuğu varmış.Çocuk çok usluymuş ve annemde oğlum olursa ismi Enes olsun hem bu Enes gibi akıllı olur, hem de Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)’ın en yakın arkadaşı Enes gibi, dinini uygulayan önemli bir insan olur diye düşünerek karar vermiş.

Neyse annemin doğum sancıları gelmeye başladığında, rüyasında ak sakallı bir dede görmüş :D .Dede anneme doğru yavaşça yürümüş ve anneme “XXXXm Yusuf’un geliyor, merak etme” demiş.Annemde bu rüyadan fazla etkilenmiş olacak ki ismimin Yusuf Enes olmasını istemiş ancak babam nüfus müdürlüğünde adımı sadece Enes yapmış.Mevlütümde kulağıma Yusuf demişler sadece ahirette bana Yusuf diye seslenecekler demişti annem zamanında..

Kardeşim olsaydı ismini ben koyacaktım ama olmadı işte zorla tek kardeş geçinip gidiyoruz.Ne güzel olurdu şimdi burda yanımda bir kardeş.Küçükken istediğim tek şey kardeşmiş ama işte…Üzülüyorum benim çocuklarım kime amca kime hala diyecek..

CSS