2009 Nasıl Geçti?

yeniyılRSS’leri incelerken Webisweb’in bu konuda bir mim yayınladığını gördüm, fakat metni okuyamadım. Temasında sorun var herhalde.

Bana mim yolladımı bilmiyorum ancak konu hoşuma gitti, mim yollamadıysa bile yazardım.
Neyse konuya girelim. 2009 yılı işte böyle geçti;

  • 2009 yılına evde televizyon izleyerek girdim. Saat 00:00′da TRT 1 ekranında Eurovision şarkı yarışmasında bizi temsil eden Hadise’nin ‘ Düm Tek Tek’ adlı yarışmasını izliyordum.
  • 22 Nisan günü bugünkü EBloog’un temeli enes39.wordpress.com’u açtım ve adınıda Enes SUBAŞI’nın Resmi Blogu koydum.
  • Haziran ayında liseden mezun oldum.
  • 14 Haziran’da ÖSS’ye girdim.
  • Twilight serisini okudum.
  • Kur’an-ı Kerim kursuna gittim.
  • Yeniçiftlik’e tatile gittim ve o arada tercihlerimi yaptım.
  • Türkiye’nin bir ucundan diğer bir ucuna gidip üniversite okumaya başladım.
  • Vodafone’dan Turkcell’e taşındım.
  • Bayılıp başımı yardım.
  • ..Ve daha bir çok şey…

2009 kısaca bu 10 ana maddeyle geçti.Daha fazla uzatabilirdim ama gerek yok diye düşündüm. Neyse güle güle 2009, hoşgeldin 2010.

YolEvHav! (Delirdim mi ne?)

Selamlar, blogalemi!Uzun bir yolculuğun ardından tekrar geri döndüm ve sizi yazılarımla sıkmaya devam edeceğim :) .Ben yokken kötü şeyler olmamıştır umarım.Yokken admin panelini arkadaşıma bırakıp yorumları onaylattıracak kadar salağım ben işte :) EBloog’u bıraktıktan sonra ziyaretçi rekorları kırılır, burda yola çıktığımızda yorum rekoru kırılır, nasıl şeydir anlamadım :)

Yol çok aktarmalıydı.Ben otobüste hiç uyuyamam gözüme bir damla uyku girmedi.Yol dermanım MP3 Player’im oldu…Yorumlarda kazandığım yeri sormuşlar, 4 sene sonra öğreneceksiniz.Şimdilerde dalıda söylemiyorum, 1-2 ay geçsin :) Çatlatacağım sizi :P

Şu an kafamın içinden “ilk defa bu kadar smiley kullandım” kullandım cümlesi geçiyor.Yol insanı değiştiriyor.

Başlıkta bir garip oldu, anlamı şu:

YolEvHavuz

:) Cumartesi döndükten sonra hemen yattım fakat, Pazar günü arkadaşlarla toplanıp havuza gittik.Çok iyi geldi.Serin su beni gerçekten mutlu etti.Zaten sahurada kalkmamışım.Bayramdan sonra tutacağız ne yapalım…

Şimdilik bu kadar, şu sıralarda Popmundo’da zombi avı var onlarla meşgul olacağım.Akşam arkadaşlarımızın bloglarını tek tek incelerim :)

3G Türkiye’yi Aldıda Götürüyor

Son günlerde (Özellikle 30 Temmuz 2009‘dan beri) ülkemizde 3G gündemden düşmüyor.Herkes “3G acaba ney?”, “3G ile faturam artar mı?”,”3G ile en iyi görüntülü konuşma hangi operatörden olur?” gibisinden sorularla etrafta dolaşıyor.Ben henüz 3G’ye geçmedim ancak, sizler için geniş çaplı bir araştırma yaptım…

Yazının devamını oku »

Dünya..

Kaçınılmaz son

Kaçınılmaz son

Yaratıcımız, tek ve bir olan Allah bu dünyayı yaratırken insanların en iyi şekilde yararlanacağı bir biçimde yaratmıştır.Bu günkü dünya insanların tüm ihtiyaçlarını görmekte.Fakat elektrik,su,toprak,kömür,ağaç,petrol ve gaz gibi eşsiz kaynaklar gün geçtikçe tükeniyor..

Yaşamımız için gerekli olan tüm madenleri yukarıda saydım.Peki ama insanlar bu kaynakların azıldığının hiç farkına varmıyor mu?Bu eşsiz gezegen dünyanın gün geçtikçe kirlendiğini anlamıyor mu?Bu dünyadan sadece BİR TANE daha olmadığını fark edemiyor mu?…

Bu sayısız nimetler gün gelecek tamamen tükenecek.Belkide bizim çocuklarımız yada torunları belkide çoçuklarımızın torunlarının torunları bu dünyayı kullanamayacaklar.Bu kaçınılmaz gerçeği niye fark edipte önlem almıyor insan?Biraz düşünün çok zor değil.Sizde gerçeği anlayacaksınız…

Çok zor değil, dişleri fırçalarken sürekli musluğu açık tutmayıp, banyo yapmak yerine duş alarak suyu koruyabiliriz.Gereksiz yanan elektriği söndürebiliriz.Ocağı gereksiz yere yakmamakla gazdan tasarruf edebiliriz.

Haydi hep birlikte bu tek ve eşsiz olan dünyayı koruyalım!

Temiz Havadan Sonra Kendime Gelebildim.. – 2

Köyde geçirdiğim 2. günün sabahı yengemin lazca “Hadi lan, kalkın daha kıvrınıyormusunuz” gibisinden sesiyle uyandım..Saat mi?Saat tam “6.30″..Gece kaçta mı yattık?Tam “23:45″..

Neyse, kahvaltımızı ettik ailecek, sonrada paketleri arabaya taşıdık.Yola çıktığımızda saat  “7.20″‘ydi.Neyse köyden çıktık, ormana girdik.İlk darbeyi burda aldık.Babamı babalar günü için arayacaktım ki telefon çekmiyor.Neyse boşver dedik.Arabada amma sıkışıktı.Ama şükrediyordum bagajda değilim diye.Gittik 30-40 km. kadar, bir tabela gördük küçücük.Tabelanın üzerinde:

ORMAN YOLU

Dupnisa-Yahyaveren (7.5 km)

yazıyordu.Annem mağaraya giderken toprak yoldan girildiğini söyleyip bizi bu patikaya soktu.Yolda hiç lastik izi filan yoktu.Otlarda hiç ezilmemiş gibi dimdikti.Neyse girdik yola yarım saat gibi bir süre gittikten sonra boş bir araziye vardık.Orman içinde kapalı boşbir yer.Biraz mola verdikte sonra tekrar geri döndük.Yola dönerken bir sapak dikkatimizi çekti.Ordada bir süre gittikten sonra yolun bittiğini, taşlarla kapatıldığını gördük.Kızdık kızdık geri döndük.O kadar vakit kaybettirdi bize, bari başkaları kaybetmesin diye o tabelayı çıkardık yerinden.Gittik gittik uz gittik dere tepe düz gittik sonunda  “Dupnisa 10 km” yazan tabelaya vardık.Saptık yola serin suların olduğu derenin üstünden geçtik fakat mağara filan yoktu.Gittik orda piknik yapan bir kaç arkadaşa mağara nerde diye sorduk.Bayıra gidin orda Dupnisa diye bir tabela çıkacak dediler.Bizde yoldan dümdüz gittik.Dayımda süper zeka, çok yaratıcıymış arabayı salarak bayırdamıyız değilmiyiz diye kontroller yaptı.Mağaraya vardıkta ne değişti?Önce arabayı piknik alanının yakınına çektik.Eşyaları taşıdıkda bu kısımda sandaletlerimin açık olması sebebiyle (:D) ayaklarım sırılsıklam oldu.Neyse bir süre oturduk konuştuk, muhabbet ettik.Sonra canımız sıkıldı bazılarımız mağaraya girmek istedi.Ben 4 kere girmiş olmama rağmen serinlemek için gitmek istedim.Bizim ekip kesinleşince bilet ücretlerini verdik de başladık mağaranın bulunduğu dağa tırmanmaya…

Mağaranın Girişi..

Mağaranın Girişi..

Mağaranın girişine vardığımız zaman hırkaları giydik ve mağaraya ilk adımımızı “Eüzü billahi

Benim benzetmem: Oturmuş Bir Adamın Sarkan Göbeği

Benim benzetmem: Oturmuş Bir Adamın Sarkan Göbeği

mineyşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim” diyerek attık.Mağaranın girişi düzdü en arkada ben anneannemle yürüyorduk, önde halalarım, en önde ise kuzenlerim vardı.Merdivenler başlayınca halam anneannemle piknik alanına geri döndü.Ben hızlanıp kuzenlerimin yanına gittim.Kuzenlerim sık sık durup fotoğraf çekildiler.Bende arada sırada çekildim fakat onların çekildiği fotoğrafların sayısı yoktur yani.Fotoğraf çekilmek için yarasaların olduğu yere gittiler, flash ışığı yanınca yarasalar ürkmüş olacakmış ki 20-30 yarasa hızla yanlarından geçti.Kuzenlerim bir anlık panikle ikiside aynı anda kayıp yere düştü..Sonracığıma çıktılar oradan başka yerde yine kaydılar, bense arada sırada fazla kaygan olmayan yerlerde fotoğraf çekildim.Mağaranın sonuna vardığımızda biraz dinlendikte öyle geri döndük.Benim sırtımdan ise terler boşalıyordu.Kuzenlerim iki-üç kere düştüler yine.Geri dönerken kask takmış bir grup adama güldük fakat mağaradan çıktıktan sonra üzüldüm adamlar güvenlik önlemi alıyorlar bizde onlarla dalga geçiyorduk.O adamlar ise mağaranın sulu bölümünde keşif yapmak için gelmişler.Mağaradan çıktık dağdan inerek, piknik alanına geri döndük.Piknik alanına vardığımızda burnumuza güzel kokular gelmeye başlamıştı.Meğerse biz mağaradayken, onlar kanatları, köfteleri, patlıcanları, biberleri kızartmışlar.Afiyetle yedik yemeklerimizi.Nasıl hiç bırakmayı düşünmedim diye kendime kızıyorum göbek oldu taş gibi.Akşam üstü gelirken beni bagaja attılar, orda öyle başım döndü ki bayılmayayım diye kendimi zor tuttum.Köye vardığımızda, bir saat kadar uyumuşum.Annem zorla “Hadi kalk Lüleburgaz’a döneceğiz” diye kaldırdı.Arabadayken başım çatlıycaktı.Lüleburgaz’a geldiğim gibi yattım zaten, bu gün yeni yeni kendime geliyorum..

Benim haftasonum çok güzeldi;

Umarım sizinde haftaiçiniz süper geçer.

İyi Haftalar Türkiye!

Temiz Havadan Sonra Kendime Gelebildim..

2 saat süren bir yolculuğun ardından köye vardım.Akrabalarımı özledim diye içimden geçirdim sonra ne duruyorum hadi otobüse atlayayım dedim ve doğru terminale gittim..

Otobüste koca g.tlü bir adam yanıma oturdu, ıyy kıllı mıllı koltuk altı kokuyor zor dayandım.Kırklareli’ne gittiğimizde dayılarım karşıladı beni çok özlemişim onları.

Sonra teyzemlere gittik, onlarıda çok özlemişim canlarım benim görmeyeli ne kadar olmuş.Orda biraz yemek yedik oturduk konuştuk çocuğunun çocuğu olmuş onuda gördüm.Sonra gene otobüse atladım da köye gittim.Ordada anneannemlerle görüştük rahmetli dedelerimin mezarlarını ziyaret ettik.Her birini candan sevdiğimi bir kez daha hatırladım.Sonra kuzenimle internet kafeye indik, şu an kendisi Metin2 oynuyor bir blog yazmaya başlasa ama yazmıyor..

Çiğdemm bak bu kısım sana internet kafeye geldiğimde sandelyeye oturcaktım orda bir kedi varmış..Sordum kafe sahibine “Dün akşam girmiş, kaldırmaya çalıştık ama kalkmadı” dedi.Yazık hayvancağıza acıdım, gittim yandaki bakkaldan süt aldım da içirdim sonra canlandı biraz şu an dışarı çıktı da gitti.Keşke sahiplenebilseydim onu fakat ne yazık ki alerjim var..

Şimdi sıra gezeceğim yerlerdeeeeee!Yarın Trakya’nın meşhur Düpnisa Mağarası’na gideceğim.Kanatlar şimdiden hazır (Her ne kadar et yemesemde kendilerine aldılar fakat yiyeceğim bu sefer ailemden ayrılamam kilo verme isteğime karşılık), piknik çok güzel olacak.Akşamıda Lüleburgaz’a geri döneceğim..

Geçen gün yazdığım sıkıldım yazısınından hiç bir etki taşımıyorum şu anda ne iyi ki kendime geldim.Umarım sizde iyisinizdir.

Henüz Pazartesi olmamasına rağmen;

İyi haftalar Türkiye!

Amansız Bir Kadının Hikayesi

Yayınlamadan önce çok düşündüm.Ama isimlerini vermezsem sorun olcağını sanmıyorum..

Bebeği henüz 4 yaşındaydı..Kocasının bir süre karnı ağırıyordu, üşüyordu..İstanbul’a gitmişlerdi doktora.Bir gece o kalp durdu.Ama o ağlamadı.O niye ben demedi.O amansızdı, o gayretliydi.Bütün zorluklarla başa çıkmasını bildi.Çocuğuna hem analık,hem babalık yaptı.Çevresinde ki insanların bütün baskılarına rağmen evlenmedi.Kendi kazandığı paralarla çocuğunu okuttu..

Bu kadınla 3 yıl önce bu sokağa taşındığımda tanıştım.İlk gördüğümde hikayelerini dinlediğimde gerçekten çok şaşırdım ve üzüldüm.Bankada çaycı olarak yıllarca 4 saat çalışmış,kızı öğlen tekrar okuka gittiğinde eline örgü alıp örmüş ve satmış, kızı okuldan gelince ona ders çalıştırmıştı.Kızı OKS’den önce öyle bir çalışıyordu ki onun bir günde çalıştığını ben bu kadar çalışmama rağmen haftada çalışmamışımdır.Neyse çok çalıştı.OKS günü dershane öğretmenlerinin verdiği tercihleri aldı öğretmenler dershanelerinin olduğu illerin okullarını seçmişler.Kız heyecandan pek iyi cevaplayamamış soruları.Sınav sonuçları açıklandığında kazanamadığını duyunca sinir krizleri geçirdi, ama annesi “Kızım Allah her zaman bizim için hayırlısını düşünür, bunun da altından mutlaka iyi bir şey çıkar” diye avutuyordu kızını.

İnternet’ten pek çok okulu araştırdık.Müdürlerin hepsi ile görüştük.Çoğu “Tercihlerde bizi almamış, bizi okul saymamış, bizde ona yer yok.” gibisinden sözlerle karşılaşıyorduk.Sonunda Trabzon’da ki bir müdürle irtibata geçtik.Müdür “Seve seve alırım.Yetimleri korumak gerek.Her zaman bize gelebilirsiniz.” dedi.Bundan sonra Karadeniz’lilerin hayırseverliğini anladık.Okulların açılmasından önce onlardan ayrıldık.Trabzon’da Sağlık Lisesi’ne başlamıştı.İlk iki gün müdür onları bizzat kendi evinde ağırlamış, sonra ki günlerde de kiralık bir ev bulmuş,ordada öğrencilerle birlikte kalıyorlardı..Somestır’da gelince Takdir getirmişti.Tekrar Trabzon’a döndüler.Orda ucuzdan eşya almış, halkın yardımlarıyla ayağa kalkmışlardı.Annenin amansızlığı devam ediyordu.Yaz tatilinden gelince “84.67″ ortalamayla teşekkür getirmişti.Bu bile okulun şartlarına göre iyi demiş Müdür Bey.

Bu hayat hikayesi hepimize örnek olmalı.Bu metni bile bile “Babalar Günü”‘ne yakın bir tarihte yayınlıyorum.Babalarımızın ve annelerimizin kıymetini bilelim diye.Biz onların canından bir parçayız.Onlardan ayrılınca büyük zorluklarla karşılaşabiliriz.Ama sonuçta dinden ayrılmamalıyız, hala hayata pozitif yönde bakmalıyız.

İyi haftalar Türkiye!..

Devlerin Tercihi: Basketbol

Basketbol amatör olarak oynadığım sporlardan birisi benim.1 yıldır oynuyorum ve boyumda epey bir uzadı sanırım(Kendi düşüncem).Her hafta 2 kere oynuyorum.Beden dersinde ve arkadaşlarla oynarım genellikle.Kimi zaman amatör takımda da oynarım.Mevkiim Pivot kimi zamanda oyun kurucu olurum.:D

Basketbol eski FIBA ölçülerine göre 14X28m( Yeni standartları bilmiyorum galiba 15X30) sahada oynanır.Basketbol takımları 5′i asil(Oyunda olan) Toplam 12 oyuncudan(Yedek klübeside dahil) oluşur.Oyunda amaç rakip takımın filesinden topu geçirip sayı kazanmak ve rakip takıma karşı savunma yapmaktır.Bir basketbol maçı 10 dakika 1 periyot olmak üzere 4 periyottan oluşur.Bu da 40 dakikaya eşittir.Birinci, ikinci, üçüncü periyotlarda 1, dördüncü periyotta ise ikişer tane mola hakkı bulunur.Bir takımda toplam dört tane faul hakkı vardır.Bir oyuncu ise en fazla beş kez faul yapabilir.Beşinci faulü yaptıktan sonra maçtan çıkar ve bir dahada giremez.

Basketbol oyunundaki mevkiiler Oyun Kurucu,Skorerguard, Kısa Forvet, Uzun Forvet ve Pivot’dan oluşur.

Yazının devamını oku »

CSS